yasama dair

Trajik Olaylara Neden Güleriz?

Gülmek, psikologların değimiyle dünya üzerindeki az sayıdaki ilkin duygulardan (primarly emotios) birisidir. Bu ilkin duyguların özelliği, her kültürden insanın bunları hissediyor olmasıdır. İlkin duyguların diğerleri ise şunlardır: korku, öfke, sürpriz, iğrenme/tiksinme, üzüntü. Bizler bu duyguları, kişilerin yüz ifadelerine bakarak anlayabiliyoruz. Fakat araştırmacı Sophie Scott gülmenin en zengin vokal tiklerimiz olduğunu fark etmeye başlayınca bu ilkin duygularımıza ilişkin sesimizin de daha ince bilgileri kodlayıp kodlamadığını görmek istedi.

Bu yüzden yerli Namibyalılardan ve İngiliz insanlardan birbirlerinin kayıtlarını dinlemelerini ve kabul edilen altı evrensel duygunun yanı sıra rahatlama, zafer ve memnuniyet de dahil olmak üzere temsil edilen duyguları derecelendirmelerini istedi. Sonuçlar ise gösterdi ki kahkaha her iki grupta da en kolay tanınan duygu. ‘Duyulmaya başlandığı an diğer duygulardan farklı algılanmaya başlıyor’ diyor Scott.

Peki bu kadar önemli ve farklı bir duyguyu bizler hangi durumlarda yaşıyoruz? Bir komedi filmi izlerken, annemiz akşam için en sevdiğimiz yemeği yapacağını söylediğinde, gıdıklandığımızda, arkadaşımız bir espri patlattığında vb. fakat bazen de bisikletten takla atarak düşen arkadaşımızı gördüğümüzde, kafası parmaklıklara sıkışmış olan bir çocuğun videosunu izlediğimde gülüyoruz. Yani aslına trajik olan olaylara de gülüyoruz.

Peki ağlanacak halimize neden güleriz?


Trajik Olaylara Neden Güleriz?

Trajik Olaylara Gülmemizin Altında Yatan Bilimsel Nedenler


İnternette dönen ve artık klasikleşen bir video var. Almanca konuşan bir adam yarı çıplak bir şekilde havuza atlamak için hazırlanıyor ve arkadaşları da o sırada onun atlayışını kayda almak için çekim yapıyor. Adam havuza atlamak için biraz açılıyor ve en sonunda kendini havuza bırakıyor.

Fakat bu hikayede beklenmedik bir şey oluyor, havuz donuk olduğu için adam su değil de buza çakılıyor. Adamın canının yanmasına rağmen buza çakıldığını gören arkadaşları onun bu trajik haline kahkahalarla gülüyorlar. Peki neden?

Başka bir yönden baktığımızda da Amerika’daki 11 Eylül olaylarını örnek verebiliriz. 11 Eylül’deki terör saldırılarından sonra komedinin öldüğü duygusu ve bir daha asla gülünemeyeceğine dair bir algı vardı. Komedyenler şaşkına döndü, komedi kulüpleri kapandı ve kimse ne zaman tekrar açılacağını bilmiyordu.

Talk-show sunucuları tam anlamıyla espriler anlatmayı bıraktı ve düşünce hiçbir şeyin bir daha aynı olmayacağıydı. Hepimizin bildiği gibi, komedi ölmedi ve biraz zaman alsa da komedyenler yavaşça bir araya geldi. Hatta yıllar sonra, 11 Eylül hakkında şakalar bile yapıldı. Mark Twain’in da dediği gibi: “Mizah trajedi artı zamandır.”

İnsanlar düzenli olarak bazı trajedileri ve aksilikleri komik buluyor gibi görünüyor, ancak trajedinin kahkahaya dönüşümünde birçok değişken var. Erma Bombeck’in dediği gibi,

Kahkaha ve acı, komedi ve trajedi, mizah ve incinmeyi ayıran ince bir çizgi var.

Teorinin özüne baktığımızda trajedinin üzerinden zaman geçmesi aslında tek ölçüt değil onlara gülmemiz için. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki bu trajediyi yaşayan kişiye karşı yakınlık derecemiz ve trajedinin büyüklük derecesi de önemli bir etken. Başka bir deyişle, mesafe hem zaman hem de mekanda ölçülebilir.

Ana fikir ise, küçük trajedilerin veya aksiliklerin (yazarların iyi huylu ihlaller olarak adlandırdığı şey), size veya yakın bir arkadaşınıza gerçekleşmeleri durumunda mizah üretme olasılıklarının daha yüksek olmasıdır.

Bu durum, su yerine buza çakılan adam örneğimizde arkadaşlarının ona neden güldüğünü açıklıyor, adam çakıldığında bir kanama geçirmediğini veya bir yerini kırmadığını -kısacası ciddi bir hasar almadığını- anladıklarında gülmeye başlıyorlar-. Öte yandan, büyük talihsizlikler diğer insanlara uygulandığında daha komiktir.

Mirella Manfredia, Roberta Adorni ve Alice Proverbio’nun 2014 yılında yaptıkları çalışma aslında tam da bizim konumuzla alakalı. Çalışmalarından biraz bahsetmek gerekirse:

Bu çalışmanın amacı, talihsiz durumları içeren komik ve komik olmayan resimlerin algılanması sırasında beyin biyoelektrik aktivitesini ölçerek şakşak adı verilen belirli bir mizah türüne ışık tutmaktı.

Hipotezlerine göre, çoğunlukla talihsiz bir durumda komik bir özellik sağlayan unsur, mağdurların yüz ifadesidir. Gözlemcinin gülme tepkisi, mağdurlar acı veya öfke ifadesi takındıklarında oluşmaz, komik bir şaşkınlık yüzü gösterecekse gülecektir. Araştırmalarının sonucu ise hipotezlerini doğrulamıştır.

Başka bir çalışmada ise, denekler zaman içinde eğlencede artan veya azalan bir olayı hatırlamak ve olayın ne kadar üzücü veya rahatsız edici olduğunu değerlendirmek zorundaydı.

Sonuçlar, şiddetli olaylar için sizi çok üzenleri, eğlence seviyesinin zamanla arttığını gösterdi (Gerçekleştiği günde ne kadar komik bulduklarına göre). Ancak küçük aksilikler için zaman geçtikçe işler gittikçe daha az komikti.

Bir senaryo da araba kazası geçirdiğinizi (çok üzücü) ve başka bir senaryoda da ayak serçe parmağınızı masaya çarptığınızı (çok üzücü değil) düşünün. Bir araba çarpmasında, onu hemen komik bulmaya eğilimli olmazsınız çünkü muhtemelen sizde fiziksel ve duygusal bir hasar bıraktı.

Ancak zamanla, durumdan daha bağımsız olduğunuzda, geriye bakabilir ve tüm kazayı komik bulabilirsiniz. Öte yandan, ayak parmağınızda önemli bir yaralanma olmadıysa ilk başta komik görünebilir ancak bu his uzun vadede azalır.

Peki şimdi, en iyi arkadaşınızın yanlışlıkla cep telefonundaki yanlış düğmeye basarak Uganda’daki yardım çalışmalarına 100 dolar bağışladığını öğrendiğinizi hayal edin. Komik bulur musun? Ya 10.000 dolar olsaydı?

Beklendiği gibi, insanlar iyi bir arkadaşın küçük bağışını komik bulmuşlardı, çünkü daha az şiddetliydi ve büyük finansal yansımaları yoktu. Peki ya aynı senaryo bir yabancıya olsaydı ve yanlışlıkla 10.000 dolar bağışta bulunsaydı?

Bu durumda, etki kendini tersine çevirir ve çoğu insan gibiyseniz bu durumun daha komik olduğunu görürsünüz.

Dolayısıyla bir yabancı kazara saçma bir miktar para bağışladığında, çevrenizden kimseye bir zarar gelmez ve hikaye eğlencelidir. Mel Brooks bu durumu en iyi şekilde özetlemiş aslında:

Trajedi, ben parmağımı kestiğim zamandır. Komedi ise sen açık bir kanalizasyona düşüp öldüğünüz zamandır.

Daha farklı bir bakış açısıyla da şundan bahsetmek mümkün: Trajik olaylardan bunaldığımızda, derin sefalete ulaştığımızda ve acımız çok korkunç olduğunda tamamen çaresiz hissediyoruz, çevremizin gerçeklerini değiştiremiyoruz. Bu durumlarda belki de mizah bir savunma mekanizması olarak yaralarımızı sarmamızda bize yardımcı oluyor.

Tavsiye Yazı- Aşık Erkeğin Duygularını Dışa Vurumu

Engin Çilekci

Keşfet, Öğren, Paylaş

İlgili Makaleler

10 Yorum

  1. Güzel bir yazı olmuş teşekkürler farkındalıklar için.. traji komik dediğimizde aslında neden böyle olduğunu çok ifade etmişsiniz yapılan araştırmalarla.

  2. Valla ben kapı gıcırtısını kahkaha atan insanım, çok sinirli olmadığım sürece kahkahayı basarım, eğlenmesini bileceksin hocam, işin sırrı buradan geçiyor sanırım…

  3. Trajik olaylara gülüyoruz zaman zaman, evet.
    Mizaha bilimsel bir yaklaşım olmuş, çok istifade ettim. Son cümle ise olayı özetliyor; "mizah bir savunma mekanizması olarak yaralarımızı sarmamızda bize yardımcı oluyor." aynen.

  4. Harika bir yazı olmuş. Özellikle araştırmaların sonuçları… Kendimi düşününce öyle doğru geldi ki. Sonuçta ben de traji komik hikaye çok var. Genelde yaşarken etkisi az ama sonradan katlanarak büyüyen komik hikayeler… En son cümle beni benden aldı. Ruhumuzu korumak için seçebileceğimiz en kolay ve güvenilir yol bu sanırım. Üstelik eğlenceli… Bol kahkahalı günleriniz olsun, kaleminize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu